Yazılar

Anasayfa / Yazılar

YAŞADIKLARIMIZIN ADI BİLE KONULAMADI

Pandemi bana göre son yüzyılın en iyi öğretmeni. İnsanlar bir ihtiyaca cevaben öğrenirler. Öğretilen konulara neden ihtiyaçları olduğunu göremezlerse, onu görmezden gelir, reddeder veya anlamlı bir şekilde özümsemekte başarısız olurlar. Ruhunda ve özünde asıl ihtiyacı ne ise bana göre Pandemi insanlara onu öğretti.

 

Çocuklara okulun ne kadar güzel bir yer olduğunu, insanlara sosyalleşmenin ne kadar kıymetli olduğunu, ebeveynlere çocuklarına daha çok zaman ayırmanın hazzını, öğretmenlere öğrencilerin gözünün içine bakarak anlatmanın öğretmenliğin temeli olduğunu, dışarda yemek yiyebilmenin  konforunu, misafir gibi yaşanılan evleri benimsemeyi, birçok kişiye mesleklerinin ne kadar değerli olduğunu, sağlığın en baştaki zenginlik olduğunu, işletmelere müşterilerin kıymetini ve tüm insanlara rahatça nefes alabilmenin ne büyük bir özgürlük olduğunu ve daha saymadığım birçok şeyi öğretti Covid-19. Ben dahil birçok kişinin tüm bunlardan daha derin şeyler öğrendiğini gözlemliyorum. Bir kere çok daha fazla dinginleştim. Yavaşladım. Durdum. Her şeyi izledim. Ve döndüm hayatıma baktım.

 

Şekerlemesini iştahla yiyen bir çocuk gibi geçmişte zamanımı nasıl da savrukça tükettiğimi gördüm. Yaşadığımdan daha az bir zamanımın kaldığını hesaplayınca artık tadına vara vara, teker teker, tıpkı şekerleme paketinin içine bakan ve yarısını aştığını gören çocuk misali zamanımı çok daha kıymetli harcamaya karar verdim. Azar azar, tadına vara vara.

Bazı şeyleri hayatımdan çıkarmaya birçok şeyi azaltmaya ve bazı şeyleri de çoğaltmaya, derinleştirmem gerektiğini anladım.  

Daha fazla elde ederek değil azaltarak, sadeleşerek, daha mutlu olduğumu öğrendim. Bunlardan birkaçını sıralayayım mı?

Mesela;

Bilmişliği ile ünlü ama en ufak bir konuda bilgeliği olmayan ve gelişmemiş beyinlere laf anlatmamam gerektiğini öğrendim.

Verdiği para karşılığı sahte ürünle kandırıldığında isyan eden ama hayat konforunu, onuruna takas eden insanlara hayatımda daha az yer ayırmam gerektiğini öğrendim.

Ritüeli bol uzun uzun yapılan herkesin birbirine bilgi ve üstünlük tasladığı toplantıları fazla önemsememeyi öğrendim.

Sadece almayı bilen ama paylaşmayı hiç beceremeyen insanlara “merhaba” bile demenin cömertlik olduğunu öğrendim.

Çok konuşarak nefesimi harcamak yerine daha az kelimelerle meramımı anlatmam gerektiğini anladım.

Anlamsız hırslara bürünmüş, hayatını heba edenlere sadece acımayı öğrendim.

Zamanla yarışmak yerine onunla hemhal olmayı öğrendim.

Düşünmeyi, sağlıklı düşünmeyi, kalıplardan çıkarak düşünmeyi öğrendim.

Dinlemeyi, sadece kendimden olanı değil, karşıt görüşte olanları da sabırla dinlemeyi öğrendim.

Başarının mutlu olmayı bilmek olduğunu mutlu olmanın da kendinden razı olmak olduğunu anladım.

Aslında bir hiç olduğumuzu ve gözle bile göremediğimiz bir virüsün nasıl da bizi prangaladığını ve acizliğimizin boyutunu çok iyi gördüm.

Sevginin koşulsuz değil bir bütünü tamamlayan parça olduğunu öğrendim.

Birinin acısını dindirmenin bazen sadece yaslanması için omuz uzatmak olduğunu öğrendim.

Oldum demeyen, onurunu ve gururunu hiçbir şeye satmayan, kendi ile dalga geçebilen insanlara daha çok hayatımda yer ayırmam gerektiğini anladım.

Tabiatın, kâinatın, Yaradan’ın artık hangisine olan inancın eseri olduğuna inanıyorsa inansın ama bu dönemi yaşamanın bir anlamı ve ödevi olacağına kanaat getirenlerle daha fazla, bu durumu görmezden gelenlerle daha az birlikte olmam gerektiğini öğrendim.

 

Kendimi ispatlamak ve doğru anlaşılmak gibi bir derdim zaten azdı şimdilerde ise artık hiç kalmadı. Hayatın sert rüzgarında savrulmuş ama sazlık misali kökünden kopmadan hayatta ilkeleri ile ve tertemiz kalbi ile kalabilmiş insanlarla olmak istiyorum. Daha çok okumaya çok seyahat etmeye zaman ayırmak istiyorum. Şimdiye kadar yaptığım ve harcadığım zamana hayıflanmıyorum. Onların hepsi bir önceki versiyonumun eserleriydi.

Çok acayip bir sürecin içinden geçiyoruz.

Bundan yirmi -otuz yıl kadar sonra akademisyenler bu döneme bir isim verecekler. Hatta belki de çağ denilecek. Sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak çok katmanlı bu sürecin mutlaka bir ismi olacaktır ve bizler bu dönemin içinden geçenler olarak anılacağız. Bizden bahsederken o dönemin insanları diyecekler. Çok tuhaf geliyor değil mi kulağa? Ama tam olarak böyle olacak.

 

Diyeceğim özetle şu ki; ani olan şeylerin çok iyi tarafları da vardır. Çünkü kişiyi ayıltır sonra düşündürür, diriltir ve atağa geçirir. Bu anlamda adı şimdilik Pandemi olan bu dönemin de böyle bir özelliği olduğu görüşündeyim.

 

Siz de ayılanlardan mısınız?

Ve ne dersiniz? Sizce içinden geçtiğimiz bu dönemin adı ne olur?

 

Sevgilerimle,

Didem Tınarlıoğlu

[email protected]