Hayatın ritmi değişiyor. Çünkü kendi ritmimizi dünyanın ritmine uydurmaktan ısrarla kaçındık. Teknolojik devrimin dürtmesiyle hayatlarımız daha önce hiç olmadığı kadar ritim değiştirdi. Bu değişim gerekliliğini görmezden geliyor, ufak ufak gelen sinyalleri bir bahane ile savuşturuyor ve sonra da gereksiz detaylarla oyalanıyorduk. Şimdi artık oyalanmaktan fazlasını yapmaya ihtiyaç var.
Covid -19 dünyaya adeta makas değiştirtti. Bu çok katmanlı, çok boyutlu, çok etkili ve çok aktörlü dönemin değişimi içinde karışıklık, belirsizlik fazlasıyla geriyor herkesi.
Yaşadığımız şu zor günleri anlatmaya sözcük yetmiyor. Her şey eskisi gibi olmayacak desek de bazı şeyler eskiden de öyle olmamalıydı zaten!
Son sürat dijitalleşsek de her tarafımız akıllı cihazlarla dolsa da, yine de becerikli insanlardan mahrumuz. Gördük ki öyle maharetli eller ve liderler yok dünyada. Herkesin rotası bir şaştı, bir afalladı, bazıları ise iyice saçmaladı.
Öte yandan yeni meslekler, yeni iş modelleri hayatımıza adeta ateş topu misali düşünce, başladık eleman aramaya. İş riski ve işsizlik artarken, aynı oranda olmamakla birlikte büyük fırsat kümeleri de oluştu. Elimizi çarptığımız herkes üniversiteli, maşallah ortalık diplomadan geçilmiyor. Ancak her diploma da doğru işlevi görmüyor. Üniversite adı üzerinde “universel” yani evrensel bilginin aktarıldığı yer, öğrencilerine ciddi bir dünya görüşü verir, diploma verir ama beceri ve iş azmi vermez. İş hayatında aranan ise öncelikle son ikisidir.
Sizlere çok somut bir örnek vereyim. Geçen haftalarda iş ilanı verdik. İki günde aynı pozisyona 215 üniversite mezunu ve iş arayan kişi başvurdu. Sizce kaçı uygundu? Sadece 11 tanesi. Bunların hepsine ikinci bir form gönderdik. Kaçı yanıtladı? Yedisi. Kaçı uygundu? Sadece ikisi. Farkları neydi? Okurken bolca staj yapmış veya part time çalışmış olmaları, fakültelerinde aldıkları eğitimle yetinmemiş ve becerilerini dışarda geliştirmiş olmaları ve kendilerini doğru ifade edebilmeleriydi.
Çok sevdiğim bir söz der ki; “konfor alanından üretim çıkmaz”. Yani mutlu insan yaratıcı olmaz. Bedeli de ödemeli insan, hem de peşin. Yok öyle yolda giderken hesaplaşma. Doğanın kanunu bu. Bedeli öde, sonra gel ödülü al. Tersi olunca adı dört ayak üstüne düşme oluyor. Yani ya gen ya da soyadı şansı diyelim kısaca.
Plansızca açılan üniversiteler yüzünden her yıl yüzbinlerce genç üniversiteden mezun oluyor. Üstelik bu sayı son 10 yıldır büyük bir süratle artıyor. 2013’te mezun olan öğrenci sayısı 688 bin 432’yken bu sayı 2019’da 891 bin 458’e kadar yükseldi. Bu süre içinde kontenjanlar da artırıldığı için mezun sayısı önümüzdeki yıllarda daha da artacak. 2020 yılında üniversiteden mezun olan sayısı 900 binin üzerinde olacak. Son 2 yıldır üniversite mezunu çalışan sayısında neredeyse bir artış olmadığı düşünülür ve bir de salgının yarattığı ekonomik tahribat hesaba katılırsa bu 900 bin gencin önemli bir kısmının işsiz kalacağı anlaşılıyor. Bu gençlerin bir kısmı ön lisans bir kısmı lisans, yüksek lisans veya doktora öğrencisi (30.05.2020 Kaynak Yeniçağ)
Günümüz gençler adına şunu üzülerek söylemeliyim ki; diploma maalesef yetmez! Bu yıl 900 bin kişi daha aynı şartlarda mezun olacak. Sadece okula giderek, kampüste hoş beş etmenin ötesinde bir şey yapmayarak işleri zor, üzülerek söylüyorum ki şansları da pek yok.
Amacım, gençleri eleştirmek değil, farkındalık kazandırmak ve bu taraftan nasıl göründüklerini anlatarak onlara fayda sağlamak. Umarım bu yazım bunun değerini ve iyi niyetini anlayacak gençler tarafından okunur.
İş yok değil, yeterli düzeyde nitelikli genç bulmakta zorluk var. Hani iş yok diyorlar ya, yok öyle bir şey. Üretene, fayda odaklı olana, aç gözlü olmayana İş var! İş sahibi birçok arkadaşımla konuşuyorum herkes farklı pozisyonlar için nitelikli çalışan arayışında. Hele şu değişimin içerisinde yeni işleri emanet edebilecek nitelikli insan bulmakta inanılmaz zorlanıyorlar. Yüksek lise kıvamındaki üniversite eğitimi şu anda bu açığı kapatacak gibi görünmüyor. Bu işin bir boyutu. Bir başka boyutu da ara kademeye uygun mesleklerde genç yetiştirmemiş olmak. Tabela üniversitelerinden mezun olmak marifet değil, meslek sahibi olmak, bir konuda uzman olmak, para kazanabilmek ve üreten olmak önemli. Şu anda Karadeniz açıklarında doğalgaz rezervi arayan gemide bir tane Türk sondaj arama uzmanı yok. Hepsi Fransız. Neden derseniz, Türkiye’de uzmanlık gerektiren, beceri gerektiren, kabiliyet isteyen mesleklerin hükmü yok da ondan. Biz de diplomalı mühendis iş bulamaz, sondaj uzmanını mumla ararsın.
Genç arkadaşlarım; enseyi karartmayın ama yeteneklerinizi parlatın ve iletişiminizi düzgün yapın gençler. Dünyanın beceriye muhtaç olduğu şu günler için kendini göstermen, fark yaratman için tam zamanı. Kimse görüşmeye bile çağırmıyor bahanesine kapılanlardansan eğer, sana şunu önerebilirim: Başvurduğun veya görüştüğün yerlerde adayı seçen olsaydın başvuru şekline göre veya mülakattaki performansına göre kendini işe alır mıydın?
Farkın neydi?
Seni öne çıkaran neydi?
Karşı taraf her türlü yasal haklarını sana taahhüt ederken sen neleri taahhüt ettin?
Yoksa klişe olarak “kendimi geliştirebileceğim bir iş yeri arıyorum” diyerek kurumsal burs mu talep ettin farkında olmadan.
Şöyle ayakları yere basan, anlamsız özgüvenle ego arasında gidip geldiğinin farkında olmayan değil de yeteneklerinin farkında olup şans verildiğinde ortaya dökmekte cimrilik göstermeyen, vermeden almanın olmadığının bilinci ile kavrulmuş genç arkadaşlardan mahrum yaşıyoruz. Size bu dönemde çok ihtiyaç var. Bu değişimin elçisi değil kaptanı olun. Başarılı insanların ortak özelliklerine lütfen bakın, inceleyin. Ben yazmayacağım, siz gidip başarılı olmuş olan insanları gerek dünyada gerek yerelde inceleyin, ortak noktalarına bakın. Ve bunu ben söylüyorum diye değil, lütfen kendiniz için okuyun. O zaman ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.
Sevgilerimle
Didem Tınarlıoğlu