BİR TERCİH KAÇ VAZGEÇİŞ EDER?

Birçok şirketin en temel sorunlarından biri doğru personel ile çalış(a)mamaktır. 

Daha doğrusu doğru personeli işe al(a)mamaktır. Şirketlerin büyük kısmı ya pozisyonlarını acil bir şekilde doldurmaya ihtiyaç duydukları için ya da gerçekten işe alım, yani mülakat tekniklerini bilmedikleri için ilk yanlış adımı daha en başından atarlar. 

Yanlış işe alımın diğer çalışanlar tarafından fark edilmemesi mümkün değil. Fark edilmekle kalınmıyor şirkete aidiyetlerini de performanslarını da inanılmaz  olumsuz yönde etkiliyor.

 

Amerikan Çalışma Bakanlığı’nın yaptığı bir araştırma gösteriyor ki,  yanlış işe alımın maliyetinin işverenin yıllık kazancının  %10’una denk geliyor.

 

Corporate Leadership Council‘in yaptığı araştırmaya göre ise , yanlış işe alınan bir yöneticinin şirkete olan maliyeti, yıllık ücretinin 3 katına kadar çıkabiliyor.

Şirketlerin başarısının temeli doğru işe alım gerçekleştirme veya başka bir deyişle ekip oluşturma aşamasından başlıyor.

 

Doğru bir işe alım süreci, şirketlerin tüm çehresini belirleyen esas adım olmakla birlikte  özellikle kurumsal iletişim ve ekonomik büyüme üzerinde oldukça etkili bir kriter olarak düşünülmelidir. İşe alım yalnızca ekonomik değil, psikolojik filtrelerden de geçiyor.  Çok profesyonel organizasyonlar haricinde,  işe alımlarda karşılıklı egosantrik davranışlar sebebi ile nice potansiyel işler daha başlamadan ziyan oluyor. Bunlar sadece ilk bakışta göze çarpanlar, ölçülemeyen maliyetleri kim bilir ne kadar?

 

 

Uzmanlara göre yanlış işe alım ekibin motivasyonunu %35 oranında düşürüyor. Durumu fark eden çalışanların şirkete güvenleri azalıyor ve başka ortamlarda da bu durumu ifade etmekten hiç çekinmiyorlar. İtibar kaybı, yanlış işe alımın etkilerinden sadece  biri. 

 Kısaca, işe alım sürecinin detaylı ve kontrol mekanizmalarının güçlü tutulduğu bir süreç olarak yürütülmesi hayati bir önem taşımaktadır. 

Peki, doğru kişi kimdir? İşe aldığınız kişilerin kurumunuzun kültürüne, işleyişine ve potansiyel ihtiyaçlarına cevap verebilecek kişiler olduğundan nasıl emin olabilirsiniz? 

 

Bu soruları, doğru personelin öncelikle kurumunuzun değerlerine, daha sonra ise profesyonel iş hayatının gerektirdiği özgün fikirleri üretme ve ürettiklerini hayata geçirebilecek potansiyeli olup olmadığının kararını vermekle cevaplayabiliriz. 

 

 

Patron şirketleri işe alımları adayların karekteristik özelliklerine göre alırken kurumsal şirketler adayların eğitim, tecrübe ve yeteneklerine göre seçim yaparlar.

 

Alman sosyolog Ulrich Beck, günümüz bilişim toplumunda her şeyin bilinir olduğunu ve bu bilinirliğin ortaya birçok risk çıkardığını öne sürerek içinde yaşadığımız toplum ‘’risk toplumu’’ olarak adlandırmıştır. Dolayısıyla, işe alınan personelin de, olası risklerin krize döndüğü ve kurumun varlığını tehdit edecek raddeye geldiği durumlarda donanımlı olması kritik bir önem taşımaktadır. 

Peki, aykırı ama işe yarar fikirler üreten çalışanlar istiyor muyuz gerçekten? 

Bana sorarsanız bunun cevabı’ hayır’.İstisna birkaç marka olmuş şirketler hariç bir çok yönetici biat eden ve kolay yönetebilecekleri kişileri tercih etme eğilimindeler.

 

Çünkü,profesyonel yaşamda genel kabul, personelin uyumlu  olması. Ancak bu yaklaşım, sadece günü kurtarır bile diyemiyorum. Uyumlu personel, uzun çalışma saatlerine veya stres altında çalışma koşullarına adapte olabilse de, bu hem ekstra beyin gücü hem de zaman kaybına neden olur. Fakat üretken kişiler; misyon ve vizyon sahibi, motivasyonu yüksek, cesur, soğukkanlı ve gücünü içten alan insanlardır. Stres altında çalışmak, multitask (çoklu görev) işler üstlenmek, zaman yönetmek, ekip çalışmalarında birleştirici olmak, sorunları kişiselleştirmemek, hatalardan ders çıkarmak, farklı çözüm yolları üretebilmek gibi vasıflar, sanıldığının aksine esnek değil, dayanıklı insanların vasıflarıdır. 

 

Bir yandan üreten ve sorumluluk sahibi çalışan isteyen şirket sahipleri, diğer yandan her şeyi kendisinin organize etme zorluluğundan şikayet ediyor. Aynı ikilem çalışanlar için de geçerli, ekip üyeleri sorumluluklarının çok olduğundan ancak yetkilerinin sınırlı olduğundan şikayetçi. Bu durum, ortaya çıkan işin hem niteliğini hem de niceliğini olumsuz etkiliyor. 

 

Sorumluluğun verilip yetkinin tam teslim edilmediği durumlarda farklı bir sonuç beklemeyin!

Sorumluluğunu verdiğiniz işin yetkisini de vermelisiniz.  

 

Kısacası, başarılı bir iş yürütmek ve iş ortamının verimliliğini en yüksek seviyede tutmak için ilk adım işe alımda atılıyor. İşe alımın doğru yapıldığı, yetkilendirme, delegasyon,  ve geri bildirimin yerinde ve reel  işletildiği sistemlerde doğru personelin talep ettiği bir işletme olmak ve verimli ekip çalışmaları elde etmek çok zor değil. Birebir çözümü bu demek mümkün değil ama önemli bölümü bu kısmı.

 

Doğru ilk adım yani doğru tercih çok önemli kısaca.

Hep doğru ilk adımı atmanız dileğiyle... 

 

Didem Tınarlıoğlu