EN GEÇER AKÇE

Günümüzün en geçer akçesi şüphesiz iletişim becerisi. Sosyal ilişkilerde, iş dünyasında, dijital pazarlamada, geleneksel pazarlamada ve hatta aile içinde iletişim becerisi yüksek olanlar başarılı ve mutlu bu konuyla sorunu olanlar ise mutsuz ve başarısız oluyor büyük çoğunlukla. İletişim becerisinin sözlük anlamı: Kendini doğru ifade etmek, karşındakini de etkin ve ilgili dinlemek. Empati kurabilmek (kendini karşıdaki kişinin yerine koyabilmek)

 

İletişimi iyi olan insanların bazı ortak özellikleri vardır. Bu özelliğe haiz insanların bir kısmı bunları bir teknik olarak kullanır, bir kısmı öğrenir ve benimser, bir kısmı ise tamamen kişilik özelliği hatta yetenek olarak kendinde barındırır. Bu özellikler veya bileşenler diyelim: Pozitif tutum, duygusal bağ kurma, yenilikçi olmak ve akılda kalıcı hikâye /alıntı/ görselle pekiştirmedir.

 

Pozitif tutumda olmak her duruma her şeye iyimser yaklaşmak demek değildir.

Batı toplumundan uzak toplumlar- ki buna biz Türklerde dahiliz- güler yüz ile naifliğin asık suratlı olmakla otoriter olmanın ilişkili olmadığını ayırt edebilmiş değil. 

Yakın dönemde bu ayrımı yapabilmeyi başarmış bir örnek yaşadık hep beraber mesela: 2019 İstanbul Belediye Başkanlığı Seçimi. Bir insanın hem pozitif hem kararlı hem güler yüzlü hem prensipli olabildiğine tanıklık etti İstanbullular.

 

Sabırlı ama hakkını arayabilen, tebessüm ederek fikrini sonuna kadar savunabilen sıcakkanlı ama ölçülü olabilen insan sayısı ne yazık ki çok az. Çünkü ezberlerimiz var. Alışkanlıklarımız var. Rol modeller öyle olmuş hepimizin hayatında. Yakın zamana kadar bir çoğumuzun yakından tanık olduğu hatta Anadolu’da halen devam eden yaklaşımlardan biri babaların çocuklarına sevgilerini göstermekten imtina etmeye olan gayretleridir. Sırf otoriteleri bozulmasın diye çocuklarına fazla güler yüz göstermezler, kucaklarına almazlar ve genelde çatık kaşlı olurlar.

 

Başarılı markalara, organizasyonlara ve liderlere baktığımızda da mantığa ulaşmaktan çok yüreğe dokunan yaklaşımlarda olduğunu görürüz. Gönle dokunan iletişim kuranlar duygulara yönelik konuşmalar yaparlar. Öte yandan yenilikçi olmak, statükolara meydan okuyanlar hep etkili olmuşlardır. İyi iletişimlerin bir başka özelliği de akılda kalıcı anlatım tarzlarının olmasıdır. Hikâye, alıntı veya görsel birtakım desteklerle insanların zihinlerinde adeta sahneleme yaparak konuşmalarını zengileştirirler.

İyi ve etkili iletişimin en önemli örneklerinden biri Steve Jobs’dur mesela. Stanford Üniversitesindeki mezuniyet konuşması bunun güzel bir örneğidir. Hayatındaki hataları anlatarak duygusallığı, sonradan özlü sözler boyutuna gelen “zamanınız kısıtlı, başkalarının hayatını yaşayarak onu ziyan etmeyin “demesiyle akılda kalıcılığı, giyimi, beden dili ile farklı olmayı bir arada sergilemiştir.

 

 

2005 yılına kadar TED yılda bir kez, 4 günlük, 50 konuşmacıyla yapılan bir etkinlikti. Bugün 130’dan fazla ülkede her gün beş TEDx etkinliği düzenlenmekte. Şimdi TED.com günde 1,5 milyon kez izlenmekte. 

Nasıl oluyor da 18 dakikalık konuşmalar 60 dakikalık konuşmalardan daha etkili oluyor? Nedeni çok açık. İnsanlar bu konuşmaları dinlediklerinde farklı, öğretici, paylaşımcı, hikâye odaklı, kendiyle dalga geçebilen pozitiflikte ve şaşırtıcı konuşmaları dinlemeye istekli ve meraklı.

 

 

Önemli olan aktarmak istediğimizin ne olduğu değil onu aktarmamızın karşımızdakine sağlayacağı faydadır. İletişimi zayıf olan insanların yaptığı en temel hata bir nesneyi, bir fikri veya bir durumun ne olduğunu, nasıl olduğunu anlatma gayretinde sınırlı kalmalarıdır. Oysa ki en önemli kısmı neden kısmına yanıt bulunabilecek kısmı iken bu kısımlara hiç bazen de en son bölümde girerler. İnsanlar karşı tarafı dinlerken “neden almalıyım ki ya da buna neden inanayım ki?” sorusunun yanıtını öncelikle zihinlerinde duymak isterler.

 

2015 bir grup araştırmacı tarafından yapılan araştırmada ‘’Sigarayı bırakmazsanız ölürsünüz.’’ şeklinde yapılandırılan kampanyaların başarısının daha düşük olduğu, fakat ‘’Sigarayı bırakmak ömrünüzü uzatır.’’ şeklinde lanse edilen kampanyaların daha yüksek başarıya eriştiği tespit ediliyor. Mesajın özü aynı kalsa da saldırgan ve ayrıştırıcı bir dil kullanmamak çok daha pozitif etki bırakıyor.

 

Kabul etsek de etmesek de hepimiz artık birer satıcıyız. Fikrimizi, imajımızı, ürünümüzü, bilgimizi, tecrübemizi, hizmetimizi, hatta en önemlisi sosyal ortamlarda kendimizi dinlettirmek bile bir satıştır. Satış kötü bir şey değil tam aksine karşı tarafın hayal ettiği resmi ya da ihtiyacını karşılanmasıdır. Yani satış dediğimiz şey bir ikna sanatıdır. Satamadığımızda birileri bizim önümüze geçer ve bazen sahip olduğumuz şey bizi geçenlerden daha nitelikli olsa da, sırf onu doğru aktaramadığımız için elenmiş, göz ardı edilmiş veya tercih edilmemiş oluruz. 

 

İletişiminizin iyi olup olmadığını anlamak için karşınızdakilerin sizden ne kadar etkilendiklerini anlamaya çalışmaktan daha çok bu etkileşimin ne gibi olumlu sonuçlara sebebiyet oluşturduğunu takip etmeniz daha doğru olur.

 

İletişimi iyi biri kendini dinlettirir olağan üstü iletişimi iyi biri harekete geçirir.

 

Hep hareket başlattıranlardan olmanız dileğiyle.

 

Sevgilerimle

Didem Tınarlıoğlu