İYİ OLMAK YA DA OLMAMAK! İŞTE BÜTÜN MESELE BU!
İYİ OLMAK YA DA OLMAMAK! İŞTE BÜTÜN MESELE BU!
1894 yılında Passau şehrinde 4 yaşındaki bir çocuk evinin yakınındaki nehrin kenarında arkadaşlarıyla oyun oynuyordu. Çocuk bir anda buz gibi akan nehre düştü. Çocukla aynı yaşlardaki arkadaşı onun düştüğünü gördü ve hiç düşünmeden nehre atladı. Arkadaşını boğulmak üzereyken kurtardı ve kıyıya çekti. Boğulmaktan son anda kurtulan bu çocuğun adı Adolf Hitler’di. Onu kurtaran arkadaşı ise Max Tremmel isimli bir rahip. Her ne kadar bu hikâyenin gerçekliği tartışmalı olsa da bunun gibi bir deneyim yaşamış olan insan sayısı oldukça fazladır. Max, o zamanlar kurtardığı çocuğun milyonlarca insanın ölmesine ve işkence görmesine neden olacak büyük kıyımlara yol açmış bir caniye dönüşeceğini bilemezdi. O sadece bir çocuğun hayatını kurtarmıştı. Max Tremmel, bir insanın hayatı kurtararak iyilik mi yaptı, yoksa milyonlarca insanın ölmesine neden olan bir canavarı kurtararak kötülük mü yaptı?
İyilik ve kötülük kavramları, dünyaya geliş hikâyemize dayanır. Havva ile Adem‘in yasaklı elmayı yemek veya yememek konusundaki tutumlarına bakıldığında iyi olmak ilkesini görebiliriz. Medeniyetler kurulup yıkıldı, çağlar açılıp kapandı ve bu kavramlar da insanlıkla birlikte değişti. İyi bir insan olmak da, bu çağlar ve medeniyetler içinde şekil değiştirdi. Günümüzde daha global ve bütünleşik bir dünyada yaşıyoruz ve iyi bir insan olmanın anlamı eski çağlardaki kadar kolay değil.
Fakat günümüzde iyi bir insan olmak eskisi kadar kolay mıdır? Max Tremmel’ın yaşadığı problemi günümüz insanları çok daha farklı alanlarda yaşamıyor mudur? Max, farkında olmadan iyi gibi görünen ama aslında kötü bir şey yapmıştı. Biz günümüzde buna çok benzeyen ama daha basit bir eylemi ele alalım: Çiçekçiden gül satın aldığımızda, gülün yetiştirilmesi için kullanılan doğaya zararlı enerji kaynakları, sömürülen işgücü, zararlı tarım ilaçları, doğal yaşam alanlarının daraltılması, ekolojik dengenin bozulması, karbon ayak izi ve sera gazlarıyla birlikte doğaya karışan kimyasal maddeleri düşünelim. Sadece bir gül satın alarak sevdiğimiz birine armağan etmek istediğimizde aslında tüm bu süreçlerin devam etmesine katkıda bulunmuş oluyoruz farkında olmadan.
Bu evrede iyi bir insan olmak bilinçli olarak kötülük yapmamaktan çok daha fazlası. Doğaya duyarlı tüketime, insan hakları sözcülüğüne, adil olmaya, karar mekanizmalarının güvenirliğine geçmişte olduğundan çok daha fazla önem vermemiz gereken bir dönemde yaşıyoruz. Coğrafyanın kader olduğu gerçeğini de önemsizleştiren bir önem bu üstelik. İster gelişmiş isterse de gelişmekte olan ülkelerde olsun, ‘’iyi bir insan’’ olmak farklı şekillerde ama aynı derecede zor. Hassasiyetlerin ve önceliklerin sürekli bir değişimin içinde olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Örneğin insanların bilgiye ve dünyaya erişimini kolaylaştırmak gibi basit bir misyonu olan internetin zorbalık için siber bir alanı yaratacağını öngöremezdik. Fakat artık biliyoruz.
Koşulsuz ki başkalarına iyilik yapma insana kendini iyi hissettiren en güzel hazlardan biri. Öte yandan günümüzde birçok kişinin iyilik yapmakla ilgili kaygısı yok aslında. Ama bunu eyleme dökmekle ilgili ciddi çekinceleri olduğundan birçok kişi iyilik yapmamaya eğilim gösteriyor. Çünkü insan yapacağı iyiliğin sonucunda karşılaşacağı hayal kırıklığı veya cezanın hesabını düşünüyor.
İyiliği bize tarif eden başta inanç sitemleri, okullarda aldığımız eğitim, ailemizden bize aktarılanlar ve farklı ahlak kuralları var. İyilik asırlar boyunca farklı bir sürü felsefeci tarafından irdelenmiş. Farabi, İbn-i Sina, Leibniz iyiliği daha teolojik açıdan yorumlarken, Hegel, Schopenhauer, Kiergard ve Nietzsche daha farklı yaklaşımda bulunmuştur. Gittikçe tanımı zorlaşan, zorlaştıkça derinleşen ve insanlığın temel felsefi sorunlarından biri haline gelmiş bir kavramdan bahsediyoruz.
Düşünebiliyor musunuz, hangi kültürlerde şöyle atasözleri var? ‘’İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.”, “Verip de kötü olacağına, vermeyip de kötü ol.”, ‘’İyilikten maraz doğar.”, ‘’Besle kargayı oysun gözünü.’’ Bu öğütlerle büyütüldük hepimiz.
Ya da kaç anne baba akşam sofrasında çocuğuna “Bugün kaç kişiye iyilik yaptın?”, “Bugün kimden yardım istedin?” gibi sorular soruyor? Onun yerine, ‘’Sınavdan kaç aldın, bugün eğlendin mi?’’ gibi iyiliğin esamesi olmayan sorulara boğuluyor çocuklar.
Günümüzde iyi bir insan olmak mümkün müdür? Veya iyilik yapmak zor mudur? Bu yazının doğuş sebebi bu soruydu. İyilik ve kötülük kavramları bu kadar belirsiz gibi görünürken iyi veya kötü bir insan olduğumuza nasıl karar verebiliriz? Cevap, iyiliğin sonucunda veya sürecinde başka hangi kötü tarafa farkında olmadan katkıda bulunduğumuzda yatıyor. Artık farkında olduğumuz karmaşıklığın çözümü için çaba gösteren tarafta mıyız, yoksa karmaşıklığın çok büyük olduğunu kabullenen tarafta mı?
İyilik yapmak ve iyi insan olmak başkasına zarar vermeden katkıda bulunabilmekten geçiyor.
Ve en önemlisi iyi insan olmak, her türlü kötülüğü yapabilme imkanına sahipken iyi olanı tercih edebilmektir.
Zor da olsa, iyilik yaparken başka yerlere kötülük yapmadan iyi yürekli olabilmek ve bunu gerçekleştirebilmeniz dileğiyle.
Sevgilerimle,
Didem Tınarlıoğlu